ecotopianetwork

Frontex nedir? İrfan Akalp

Yüzyıllarca Ortadoğu ve Afrika’nın yer altı ve yerüstü kaynaklarını sömüren Avrupa, kaynakları sömürülmüş bu bölgelerde yaşayan insanların iş, aş ve ekmek umuduyla Avrupa ülkelerine yönelen göç hareketlerini kontrol etmek için kısa adı Frontex olan ‘İnsan-göçmen avcıları’ birliğini 2005 yılında oluşturdu.

Frontex (Fransızca: Frontières extérieures, dış sınırlar) ya da Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Birimi, anlamını taşıyor. Asıl amacı Avrupa Birliği’nin birliğe üye olmayan komşu ülkelerle olan sınırlarının güvenliğinin sağlanması, ulusal sınır muhafızları arasında işbirliği yapılması ve sınırlarla ilgili risk analizleri oluşturulması olsa da Frontex in faaliyetleri, Afrika’dan tekne ve botlarla gelen göçmenleri henüz daha karaya ulaşmadan Akdeniz üzerinde durdurmak. 3 Ekim 2005 tarihinde hizmete giren kurumun genel merkezi ise Polonya’nın başkenti Varşova’da bulunuyor.

Frontex, Avrupa birliği ülkelerinin polis ve ordularından oluşuyor. Frontex, Avrupa’nın dış sınırlarında güvenliği dışarıdan girişleri engellemek üzere kuruldu. 2005 yılından bu yana faaliyet gösteren Frontex, Schengen “serbest dolaşım sistemini” tamamlayıcı bir mekanizma olarak hizmet veriyor. Schengen sistemi AB içinde sınırların kaldırılmasını gerektirdiği gibi birliğin dış sınırlarının da olabildiğince yükseltilmesini öngörüyor. AB’nin söz konusu sınır politikalarını tanımlamak için kullanılan kavram ise “Kale Avrupası” (Fortress Europe). Bu kavram, AB içinde üye Devletlerarasında ulusal sınırları ortadan kaldırma savıyla AB’yi çevresinden ayıran sınırlara daha yüksek duvarlar örülmekte olduğu gerçeğini anlatmak için kullanılıyor. Rakamlar AB sınırlarının göçmenler için bir cehenneme dönüşmüş olduğunu ortaya koyuyor. Kesin rakamlar hiçbir zaman bilinemese de 1988 yılından bu yana Avrupa sınırlarında ölen göçmen sayısının yaklaşık 14 bin 700 kişi olduğu hesaplanıyor.

Frontex’in Hızlı Sınır Müdahale Ekipleri’nin yanı sıra bunları tamamlayan hava ve deniz gücü de bulunuyor. Bu küresel ordu 20 Uçak, 30 Helikopter ve 100 gemi ile faaliyetlerini sürdürüyor. Üye ülkeler Frontex’e savaş gemileriyle katılıyorlar. Frontex’in deniz gücü özellikle önemli. Çünkü böylece göçmenler henüz AB üyesi ülkelerin kara sularına girmeden (yani ulus devletlerin başına bela olmadan) uluslarası sularda durdurulabiliyorlar. Oysa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 14.maddesi şöyle diyor:

Madde 14

  1. Herkes zulüm karşısında başka memleketlerden mülteci olarak kabulü talep etmek ve memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir.
  2. Bu hak, gerçekten adi bir cürüme veya Birleşmiş Milletler prensip ve amaçlarına aykırı faaliyetlere müstenit kovuşturmalar halinde ileri sürülemez.

Frontex in kullandığı teknolojiler ve tekniklerin hayata geçirilmesi tamamen militarist olduğu gibi düzensiz göçü sadece ve sadece askeri yöntemlerle çözeceği bir sorun olarak görerek sorunun sosyalojik, ekonomik, psikolojik birçok faktörünü görmezlikten geliyor. Mültecilerin bot ve teknelerini batırmak hiçbir cezai yaptırıma uğramıyor. Hareketli sınırlar içerisinde egemenliğin nasıl kurulacağı göçmenler üzerinden test ediliyor. Devletlerin düşman algısı da değişerek Devletin düşmanı insan öznesi haline geliyor.

Türkiye’nin AB üye ülkeleriyle sınırları da Frontex’in yakından ilgilendiği sınır bölgeleri arasında bulunuyor. Yunanistan’ın talebi üzerine Türkiye-Yunanistan sınırına AB’nin dış sınırlarını korumakla görevli, Avrupa’ya insan göçünü önlemek amacıyla “insan avcılığı” yapan Frontex’e bağlı timler yerleştirildi. Bu timler 200 kilometreyi aşkın sınır boyunca görev yapacaklar. Meriç sınırında devriye gezecek olan Frontex timi kendi ülkelerinin üniformalarını giyecek, AB kolluğu takacak. Tim tüfek ve tabanca taşıyabileceği gibi, silahlı bir saldırıya uğraması durumunda “karşılık vermekle yetkili” olacak. Tim herhangi bir saldırıya uğrayacak olursa yapılan saldırının Yunan askerlerine yapıldığı varsayılacak. Bu yetkilerle donatılan tim, kaçak göçmenleri rahatlıkla “avlayabilecek.”

AB’ Türkiye’yi, Frontex’in Ege’deki Avrupa deniz ve hava operasyonlarına da ortak etmeyi amaçlıyor. Konuyla ilgili açıklama AB Dönem Başkanı İsveç’ten geldi. İsveç, AB ile Türkiye arasında olası bir anlaşmaya ilişkin müzakerelerin sürdürüldüğünü belirterek, “Söz konusu anlaşmada bilgi teatisinin yanı sıra Türk makamlarının Frontex’in ortak görevlerine katılımının da öngörüleceğini” açıkladı.

İsveç tarafından yapılan açıklamanın önemli yanlarından biri, AB ile Türkiye arasında henüz içeriği kamuoyuna yansımayan sınırların korunması ve vize muafiyeti gibi konuları kapsayan görüşmelerin meyvelerini vermekte olduğunu göstermiş olması.

 AB, Türkiye’ye vize muafiyeti için iki önşart koşmuştu. Bunlardan biri biyometrik pasaport kullanımına geçilmesiydi. Türkiye bu uygulamayı başlattı. İkincisi olarak ise, Türkiye’den kaçak göçmenler konusunda yeni düzenlemeler hayata geçirmesi bekleniyor. Bu yeni düzenlemeler bugün AB ile Türkiye arasında müzakere ediliyor.

Geri Kabul Anlaşması

Düzenlemelerin başında “Geri Kabul Anlaşması” geliyor. Bu anlaşma “güvenli” olarak tanımlanan üçüncü ülkelerden transit olarak geçerek Avrupa’ya giden kaçak göçmenleri kendi ülkelerine göndermeyi öngörüyor. Anlaşmanın imzalanmasıyla Türkiye “güvenli ülke” sayılacak. Böylece Türkiye’den geçerek AB’ye girmeyi başaran kaçak göçmenler, yakalandıklarında ya da iltica talebinde bulunduklarında Türkiye AB tarafından “güvenli ülke” sayıldığı için Türkiye’ye geri gönderilecekler.

Zaman içerisinde Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen göçmenlerin sayısında büyük artış kaydedildi. Bu göçmenlerin güzergâhlarının başında Türkiye-Yunanistan sınırı geliyor. Türkiye’den Yunanistan’a her gün 35-40 kişi geçmeye çalışıyor. Yunanistan’a sadece 2010 yılında girmeye çalışan göçmen sayısı 128.000.Göçmenler ya deniz yoluyla Yunanistan’a geçmeye çalışıyorlar ya da Trakya-Yunanistan kara sınırını kullanıyorlar.

Avrupa göçmenleri öldürüyor

Türkiye basınında, Türkiye -Yunanistan sınırında bir toplu mezar bulunmasının gündeme gelmesi, AB’nin göçmenlere karşı insanlık dışı uygulamalarını bir kez daha akıllara getirdi.

Göçmenleri ucuz emek gücü olarak görüp zor koşullarda çalıştıran, kazandıkları az miktarda parayla oldukça güç şartlarda yaşamalarına neden olan birçok Avrupa ülkesi, mülteci kamplarındaki insanlık dışı uygulamalarla ve “sınır güvenliği” bahanesiyle görevlendirdiği silahlı askerlerle konuya kendince çözüm buluyor.

İstatistikler göçmenlerin çoğunun, kötü hava şartları, yolculukta kapılan hastalıklar, bindikleri deniz taşıtlarının aşırı yüklemeden ötürü batması gibi sebeplerden ziyade sınırlarda görev yapan güvenlik timlerinin müdahalesiyle öldüğünü ortaya koyuyor.

Yunanistan duvar çekiyor

Yunanistan’ın açıkladığı sayılara göre son 4 yılda 512.000 göçmen yasadışı yollardan Yunanistan’a giriş yaptı. Bu sayının önemli bir kısmını Türkiye üzerinden girenler oluşturuyor. 2010 yılında 50 binin üzerinde kaçak göçmenin Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçtiği belirtiliyor. Türkiye üzerinden geçen göçmenlerin önemli bir kısmı Meriç nehri üzerinden ülkeye ulaşıyor. 2009’da 43 bin kişinin bu yolu kullandığı tahmin ediliyor. Yunanistan bu verileri sebep göstererek sınıra duvar ve tel örgü çekmeye hazırlanıyor. Yunanistan Türkiye üzerinden ülkeye giren göçmenleri engellemek için 12,5 kilometrelik tel örgü çekeceğini açıklayan Yunanistan’ın duvarı örmeye başladığı bildiriliyor.

20 yılda 15 bin göçmen öldü

Her yıl milyonlarca kaçak göçmen Avrupa’ya geçebilmek için çeşitli yollar deniyor. Ancak, Avrupa’nın köklü bir çözüm bulmak istemediği göçmen sorununda her gün yeni dramlar yaşanıyor. Fortress Europe derneğinin açıklamasına göre 1988 yılında beri Avrupa sınırları boyunca en az 15 bin insan öldü. Bunların arasında denizde kaybolan 6 bin 344 kişi de var.

Akdeniz ve Atlas mezar oldu

Kaçak mülteciler Avrupa’ya geçebilmek için en çok deniz yolunu kullanıyor. En fazla ölüm de bu yolculuklar sırasında gerçekleşiyor. Bu yolculuk sırasında denizler sadece küçük, iğreti teknelerle geçilmeye çalışılmıyor. Kayıtlı vapurlar ve kargo gemileri de kaçak göçmenleri Avrupa’ya taşıyan araçlar arasında. Kötü şartlarda yapılan bu yolculuklarda geçen yıl 153 göçmenin havasızlıktan boğularak hayatını kaybettiği biliniyor. Bunun dışında, yapılan araştırmalar son 20 yılda Akdeniz’den ve Atlas Okyanusu’ndan Avrupa’ya geçmek için kullanılan üç belirgin güzergâhta 9 bin ila 10 bin göçmenin hayatını kaybettiğini gösteriyor.

Libya ve Tunus’tan Malta ve İtalya’ya uzanan rota üzerindeki Sicilya Kanalı’nda 3 bin 118 göçmen kaybolduğu, 138 kişinin Cezayir’den ve Sardinya’ya gitmeye çalışırken boğulduğu, Moritanya, Fas ve Cezayir’den İspanya’ya ulaşmaya çalışan 4 bin 286 göçmen Cebelitarık Boğazı’nda ya da Kanarya Adaları açıklarında hayatını kaybettiği, bunların 2 bin 167’sinin hala bulunamadığı biliniyor.

 

June 16, 2011 - Posted by | sistem karsitligi, somuru / tahakkum, sınırlara hayır

1 Comment »

  1. Hizli firsat!

    Biz uluslararasi islem iyi güvenilir, güvenilir. Bu firsati kaçirmayin lütfen, buraya gelecek 2014 yili dogru yatirim baslatmak için bir firsattir. % 100 emin ol daha fazla bilgi için e-posta MMV (vandamariana111@gmail.com) Sen garanti.

    Eger tarim için bir kredi ihtiyacim var mi? Is için kredi? yapimi için kredi? Yatirim kredisi? Ögrenci kredi? Borç konsolidasyonu kredi? Bu bir firsattir, kullanimi ve yeni bir hayata baslamak. Daha fazla bilgi (mrsvandamariana@yahoo.co.uk) için e-posta MMV.

    Allah lonca tüm …

    M.M.V LTD.

    Like

    Comment by Vanda Maria Mmv | August 31, 2013 | Reply


Leave a comment