ecotopianetwork

Tahta Kasalardaki Bebekler – Karen Davis

Komşunuz yavru köpeğini sürekli bir kafeste tutsaydı, asla dışarı salıp oynamasına izin vermeseydi ne yapardınız? Eğer o kafes dar bir kapalı bölme olsaydı ve yavru köpek bacaklarını uzatarak yatamasın ya da sağa sola dönemesin diye boynundan zincirli olsaydı peki? Herhalde polise haber verir ve hayvanlara yönelik bir zulüm olduğunu bildirirdiniz. 

İşte veal danaların çoğunluğuna böyle davranılıyor. (Veal- özellikle dana eti olarak yenmek adına öldürülen hayvanlara verilen isim) Sırf bu anlamda tamamen yasal bir durum söz konusu- yasal; çünkü çoğunluğa yapılan şey bu ve bu yüzden de standart bir tavır olarak kabul ediliyor. Standart tarım pratikleri bir çok eyalette ve ülkede hayvan zulmüyle ilgili maddelerden muaf tutuluyor.

Veal danalar süt endüstrisinin bir atık ürünü. Doğumdan bir ya da  iki gün sonra bu yavrular annelerinden koparılıyor ve bu kasalara kapatılıyorlar. Sırf anemi olmaları için içinde demir barındırmayan besinlerle besleniyorlar; bunun sebebi ise demir eksikliği sebebiyle renklerinin oldukça hafif olması, midesine düşkün pezevenkler için ise bu çok hoş bir şey. Veal dana üretim dergisi okurlarını şöyle uyarıyordu “ lütfen kasalardan demiri muhakkak uzak tutun”. Demir çivi bile kullanamıyorlar, çünkü zavallı danalar bu demir çivileri yalıyor ve böylece etlerinin o hafif rengini bozmuş oluyorlar.

Veal danalar hayatlarının on altıncı haftasında öldürüldüklerinde yürüyemeyecek kadar hasta oluyorlar. Her on vealden biri bu kasalarda esaret içinde  ölüyor.

nonhumanslavery.com

http://hayvanozgurluguhareketi.wordpress.com/2011/06/26/tahta-kasalardaki-bebekler/

Advertisement

June 29, 2011 Posted by | anti-endustriyalizm, savaş karşıtlığı, somuru / tahakkum, türcülük, doğa / hayvan özgürlüğü | Leave a comment

Green Anarchism in (very) brief

Civilisation is Exploitation
Mass society is too complex to work without specialisation. Specialised division of labour alienates us from each other and creates a hierarchy needed to co-ordinate production. Hierarchy divides society into the powerful and powerless. The powerless are treated as objects to be exploited. Exploitation on grounds of class, gender, ethnicity and sexual preference is intrinsic to mass society. Mass society cannot be reformed. It must be replaced.

Small is Beautiful
Mass society must be replaced with communities small enough for each person in them to be respected as an autonomous individual. In small communities, self-determination would replace hierarchy. You can’t fight mass with mass. If our means and ends are to be consistent, we must organise in networks of autonomous small groups to replace mass society.

Land or Death
Mass society alienates people from the Earth. By controlling the Earth’s resources, the State controls society. We must end our dependence on the State by taking back the land and living self-sufficiently. By re-establishing our relationship with the Earth, we undermine the hierarchical thinking that is destroying it.

Revolution on the Periphery
Mass society needs resources from across the planet to survive. Those most exploited by it are those that work the land in the Third World, only to have the fruits of their labour exported to profit the rich. They have nothing to lose by taking back the land at the expense of mass society. As less resources are imported from the Third World, mass society won’t be able to come up with the goods in this country. Self-governing, self-sufficient small communities will be more needed and easier to establish as the State loses control of the rest of the planet.

Autonomy Now
We must support the revolution on the periphery by making our own here. We must share the skills needed to survive without the State, create a culture of resistance to free us from the alienation of mass society, live free of exploitation by boycotting banks and multinationals, building an alternative green and black economy and defending ourselves and the Earth by taking direct action against military bases and labs, developers and industry, exploitation and bigotry.

http://theanarchistlibrary.org/HTML/Anonymous__This_is_Green_Anarchism.html

August 4, 2010 Posted by | anti-endustriyalizm, anti-kapitalizm, anti-otoriter / anarşizan, ekolojist akımlar, isyan, komünler, kolektifler, ozyonetim, savaş karşıtlığı, sistem karsitligi | Leave a comment

Yeşiller ve Sosyalizm – Tanıl Bora

Yeşil düşünceyi dolaylı da olsa besleyen anarşist hareket, Kara ve ardılı dergilerle Türkiye’de ilk kez seksenlerin ortalarında ortaya çıkar. Radikal bir ekolojist ve özgürlükçü söylemi buluşturan “Radikal Yeşiller” yine bu yıllarda gündemi belirleyen işler yapmaya başlarlar ve “Yeşil Barış” isminde bir gazete çıkarırlar. Ankara’da, kapatılan Birikim dergisi çevresine yakın bir grup sözünü ettiğimiz Güvenpark gibi eylemlerle ve yazdıkları yazılarla (örneğin Tanıl Bora’nın o yıllarda çok popüler olan kitabı “Yeşiller ve Sosyalizm”) süreçte bir anlamda öncü rollerden birini üstlenirler. İstanbul’da “Yeşil Dayanışma” adında bir gup kurulur. İzmir’de çeşitli eski sol çevrelerden isimler bir araya gelip Yeşiller Partisi’nin kuruluşunu dillendirmeye başlarlar (Ümit Şahin).

http://www.umitsahin.net/2007/06/renksiz-evrecilikten-yeil-eitlilie.html

Aşağıdaki linki tıklayarak veya sağ tıklayıp farklı kaydet ile indirebilirsiniz.

Yesiller ve Sosyalizm – Tanıl Bora

shift + ctrl + artı ile “görünümü döndür” yapabilirsiniz.
görünüm – görünümü döndür
view – rotate view

January 27, 2010 Posted by | anti-endustriyalizm, anti-kapitalizm, ekolojist akımlar, ozyonetim, savaş karşıtlığı, sistem karsitligi | Leave a comment

Siyahlı Kadınlar

Dünyanın dört bir yanında binlerce üyesi olan “siyahlı kadınlar”, yerel olarak ve kendi kurallarını koyarak çalışan bir savaş karşıtı ağ. İlki 6 Ocak 1998’de birinci intifada sırasında Kudüs’te, israil askerlerinin işgal edilmiş topraklardaki vahşetine karşı olan İsrailli kadınlarca başlatılan Siyahlı Kadınlar hareketi, genellikle suskunluğu temsil eden siyahlar giyinmiş bedenleriyle savaş karşıtı mesaj vermeyi amaçlayan kadınların, belli zaman ve mekanlarda sessiz nöbetler tutmasından oluşuyor. Kadınlar şiddet kurbanları için yas tutarken, ellerinde şiddete karşı dövizler tutuyorlar. Arjantin’deki Mayıs Meydanı Annelerinin esinlediği Siyahlı Kadınlar Hareketi, 1991’de ilk grubun Miloşeviç uygulamarına karşı Yugoslavyayı ziyaretlerinden sonra her yerde yerel Siyahlı Kadınlar’ın oluşmasıyla yaygınlık kazandı.

Irak savaşına karşı ABD’de mühimmat taşıyan trenlerinönüne yatarak dikkat çekmiş, Türkiye dahil Avusturalyadan Japonyaya, Hindistandan Belçikaya, Mısırdan Tunusa, otuzdan fazla ülkede çeşitli çatışmalara karşı gösteriler yapmış, çatışan tarafların kadınlarını barış hedefi etrafında bir araya getirmiş, barış hareketine katılanlara hukuk ve bilgi desteği sağlamıştır.

Florida’dan bir grup siyahlı kadın, eylemlerine başlamadan şu bildiriyi okuyorlar:

“ Kendi adlarına konuşamayan susturulmuşlar: kadınlar, çocuklar, anneler, babalar, kız kardeşler, erkek kardeşler, teyzeler, yeğenler… ‘Yeter artık! Yeter!’ deme hakları ellerinden alınmış bütün insanlar..
Sessizliğimiz kuşlara, çekirgelere, sincaplara ve kertenkelelere kendilerini ifade etmek için bir şans veriyor, onların sesini ve barışın müziğini duymamızı sağlıyor. Sessizliğimiz sayesinde, bizlerin hergün mahvettiği çevremizdeki güzelliği bize gösterme fırsatı buluyorlar.

Sessizliğimiz toprağın kendi başına yankılanmasına izin veriyor –insanlar olarak yarattığımız gürültünün, zihnimizi çelip açgözlü yıkıcı eylemlerimizi gözlerden gizlediğinin farkına varmamızı sağlıyor. Herkesi kurbanlaştıran bir çeliş bu. Unutulanları ihmal etmemize yol açan bir zihin çelişi.
Sessizliğimizi bu gezegenin yoldan çıkmış tüm önderlerine karşı yüksek bir ses olarak koruyoruz.”

Metis Yayınlarının 2008 Yaratıcı Direniş Ajandasından alıntılanmıştır./ lilith kollektifi

http://www.lilithkolektifi.com/makale_detay.asp?haber_id=1899

http://www.womeninblack.org/

December 21, 2009 Posted by | anti-kapitalizm, isyan, savaş karşıtlığı, somuru / tahakkum | 1 Comment

   

%d bloggers like this: