ecotopianetwork

Emily ve Tyke: Direniş Asla Boşuna Değil – Jason Hribal


1995 yılının Kasım ayında Emily kaçtı. 3 yaşındaki inek Hopkinton, Massaschusetts’teki bir mezbaha tesisine henüz gelmişti. Süt ürünlerindeki işinin sonuna geldiğinde Emily’nin yapması gereken  son bir görev kalmıştı: kemik tozu ve biftek haline gelmek. Ancak 1600 poundluk bu ineğin başka planları vardı. Şöyle ki; dışarı çıkmak istiyordu. Sonunda 2 metrelik çitten atlayarak yakınlardaki ormanın içinde gözden kayboldu. 

Mezbahada çalışanlar onu yakalamaya çalıştılar; ama Emily çok hızlıydı. Personel bir hafta boyunca samanlarla Emily’yi tuzağa düşürmeye çalıştı; ama Emily çok zekiydi. 40 gün boyunca kırlarda aylak aylak dolaştı. Arada sırada onu görenler çıkıyordu, bazen bir geyik sürüsüyle dolaşırken görülüyordu. Bu altı hafta sırasında Emily ulusal bir şöhret haline geldi, bir halk kahramanına dönüştü. Bir çok insan ineği alkışlıyor ve sömürüye karşı direnmesini destekliyordu. Aslında mezbaha bu olaylardan sonra Emily’yi bir dolar karşılığında bir manastıra satmıştı. Tabii sonunda Emily ormandan çıktı ve sonraki yıllarda manastırdaki büyük bir yeşillik alanda yaşadı. Ne yazık ki “Parade Magazine’in deyişiyle “kendini kurtaran inek” 2004 yılı Mart ayında rahim kanserinden  öldü. Onun anısına Sherborn manastırı Emily’nin bronz heykelini yaptırdı.

Aslında, çiftliklerden, mezbahalardan, laboratuarlardan vb. kaçma eylemleri sıra dışı değil. Bu olayların  çoğunun farkına hiç kimse varmıyor; çünkü hayvanlar hemen yakalanıp tekrar çalışmaya yollanıyor. Ancak bazen, yakalanmaları bayağı bir zaman alabilir. Son zamanlarda öne çıkan örnekler arasında Montana’dan Molly B. De var 2006 yılı ocak ayında Molly B. Great Falls mezbahasının duvarından atlayıp  üzerine doğru gelen bir trenin önünde koşmuş, polis barikatlarını ezip geçmiş, üç sakinleştirici iğneye dayanabilmiş ve Missouri nehrini yüzerek geçmişti. Mezbaha yönetici daha sonra olayı anlatırken “ bir ineğin yapmasının imkânsız olduğu şeyleri yaptığını gördüm” diyordu. Molly en sonunda yakalandı; ama çabaları ona sonsuz bir huzur kazandırdı. Yönetici “şu anda onu öldürme isteği yok bende, ama eğer sahibi ısrar ederse Molly’yi başka bir yere götürmesini söyleyeceğim ona” diyor.

Molly B.

(Molly B adına yapılmış bir şarkı da bulunuyor,  Molly B.’nin kaçış anında çekilen fotoğraflarını da burada görebilirsiniz.

http://www.greatfallstribune.com/multimedia/mollyb/index.html )

2004 yılı Mart ayında Newark, New Jersey’deki mezbahadan kaçan boğa da diğer örnekler arasında. Saatler boyunca sokaklarda koşan boğa en sonunda  ölene dek yaşayacağı bir barınağa götürüldü. Aynı sahne  iki hafta sonra tekrarlandı, bu sefer başka bir boğa  10 saat boyunca Newark şehrinin altın üstüne getirdi. Yakalandıktan sonra  bu boğa da bir barınağa götürüldü.

2002 yılı Şubat ayında Cincinnati, Ohio’da mezbahadan kaçan bir inek 2 metrelik çiti aşarak yakındaki parka girdi, 500 kiloluk  Charolais 12 gün boyunca yakalanamadı. Yetkililer saman, su, iki uyuşturucu iğne ve kement kullandıktan sonra yakalanabildi. Ama Good Morning America programında yaşadığı olaylar ve gösterdiği çaba gösterildikten sonra Belediye Başkanı ona şehrin anahtarını hediye etti, hem de kurtulduğunu ilan etti.

Cincinnatti

Green bay, Wisconsin’de 2006 yılında bir domuz kasaba teslim edilirken kaçıp polisin 2 adet elektro şokundan kurtuldu. Aynı şekilde, aynı yılın Aralık ayında Vancouver, Washington’da bir domuz nakliye kamyonundan kendini dışarı atarak saatler boyunca evler, arabalar ve polisler arasında koşturup durdu. Her  iki domuz da yakalandı ve sahiplerine teslim edildi. Ancak bazı domuzlar daha fazla ilgi çektiler. Bu domuzlardan biri Babe’di. Öldürülmesine çok az kala Babe 2 metre civarındaki demir parmaklıkları tırmandı, hareket eden bir araçtan atladı, ve kendini ormana zor attı. Massaschusetts polisi 2 günlük aramadan sonra Babe’den vazgeçti. Tekrar ortaya çıktığında Babe Emily ile beraber yaşaması için Sherborn’a  gönderildi.

Bir de Danielsville, Georgia’daki 2 düzine  koyun var. Bu koyunlar 2007 yılı Mart ayında 3 hafta boyunca çoban köpeklerini, polisler ve arabaları peşlerinden koşturdu. Gerçekten de uyumak için koyunları çitten atlatmak halk hikâyesi filan değil. Bu bir gerçek: koyunlar gerçekten çitlerin üzerinden atlayabiliyorlar. Danielsvilleli koyunlar bir çok çitin, hem de bir çok polis arabasının üzerinden atladı. Teker teker yakalanıp tekrar işe gönderildiler. Ama Port Adelaidelı koyunlar daha becerikli çıktı. Nakledilmek üzere gemiye bindirilirken kaçmayı başardılar ve on hafta boyunca Mutton Koyu’nda saklandılar (Şaka değil! ). (mutton=koyun eti anlamına geliyor). Barınağa yollandılar.

California’daki Ulusal Primat Merkezi’nden kaçan makak var bir de. 2003 yılı Şubat ayında makak kafesi temizlenirken gözden kayboldu. İki hafta sonra 4. Kademe tesisi afallamış durumdaydı. Makağa ne olduğu bilinmiyor. Aynı anda Hollanda’daki BPRC laboratuarından 2 makak kaçtı ve ertesi güne kadar kimse onları yakalayamadı. Ancak 5 yıl önce Tulane Bölgesel Primat Araştırma Merkezi’ndeki iki düzine makak bir çok güvenlik düzeyini aşarak dışarı kaçabildi. Bazıları günler boyunca laboratuar yakınlarındaki ormanda saklanmayı başardı.

Ancak kaçan hayvanlardan hiç biri İngiliz basını tarafından Butch Cassidy ve Sundance diye adlandırılan Tamworthlü iki domuz kadar ünlü olmadı. BBC yapımı filmde  ölümsüzleşen bu iki domuz 1998 yılının Ocak ayında Wiltshire mezbahasında kamyondan indirilirken kaçmayı başardı. Çitin altından geçip buz gibi bir nehiri yüzerek aştılar, bir hafta boyunca kimse onları yakalayamadı. Orada yaşayan bazı insanlar yemek artıkları vererek domuzlara gizlice yardım etti. Ama bu tür durumlarda yardım edenlerin sadece insanlar olduğunu düşünmememiz gerek.

Tamworthlü İkili

Kuzey Afrika’daki bir keşif gezisi sırasında 18. yüzyıl hayvan koleksiyoncusu Carl Hagenbeck, babunların tuzağa düşürülmüş kardeşlerini kurtarmak için avcılarla nasıl” kavga ettiğini” anlatıyordu. “ Küçük bir babun sopayla yaralanmıştı, düşmanın ortasına dalan büyük bir erkek babun tarafından kucağa alınıp götürüldü. Bir başka olayda ise sırtında bebeği olan bir dişi ise annesi vurulan başka bir yavruyu alıp götürmüştü”.

2003 yılında ise  Empangeni, Zululand’da boma’da tutulan (diken ve çalılardan yapılan kulübe) antilop sürüsü örnek olarak verilebilir. Korumacılar 11 filin bu kulübeye gelmesini izledi. O anda sürünün reisi olan dişi Nana ana girişe geldi, her kapının mandalını açtı ve giriş kapısını tamamen kırdı. Antiloplar kaçtıktan sonra filler de gecenin içine karıştılar. Ekologlardan birisinin söylediği gibi, “ filler doğal olarak meraklı canlılardır ama bu kesinlikle çok sıradışı bir durum ve bilimsel terimlerle açıklanamaz”. Tamworthlü iki domuza dönersek, ikili sonunda yakalandı; ama halkın yoğun ilgisi sonunda hayatlarını geri kalanını geçirmek üzere bir barınağa teslim edildiler.

Bazen kaçaklar asla yakalanamıyor. Yunus  Takoma ABD ordusunda askerdi, Irak’ta mayın avcısıydı, 2003 yılında bir gün kaçtı ve bir daha geri dönmedi. Amerika’da bir çok özerk topluluk var: mesela Utah’da atlar, Georgia’da inekler, Hawaii’de koyunlar, California’da eşekler, Güney İllinois’de keçiler ve Pennsylvania’da domuzlar. Çiftlik sahipleri onlardan nefret ediyor. Korumacılar onlara karşı bir takım planlar yapıyorlar. Varoşlardakiler onları öldürmek için adam kiralıyor. Ancak bu hayvanlar gene de hayatta kalmaya devam ediyor. Gerçekten de, paternalizm düşüncesi, diğer hayvanlara uygulandığında politik bir icat anlamına geliyor. İnekler kendilerine bakabiliyorlar. Hindistan’ın şehirlerini düşünün. Burada ineklerin sokaklarda yaşadığını görüyoruz. Ama bu görüntü sizi yanıltmasın. Seneler önce Hindistan’da yaşayan bir Counterpuncher okuyucusunun yazdığı gibi, “ bu inekler zorunlu olduklarında hırsız oluyor, işe yaradığında dilenci, bazen de eğer becerebilirlerse dümen çeviriyorlar. Bu inekleri izlemek büyük zevk ve onlar Batı tarzı çiftçilik kurbanı olan o canlılardan çok farklı bir türler.”

Takoma

Sahiplerinin düşüncelerinden dolayı ya da medyanın olayı sunma tarzından olsun, bu “kaçış”ları anlatırken hep şu sözcükler kullanılıyor: “yakalandı”, “kaçak”, “af”, “suçlu”. Bu sözcükler aslında insanın tahakkümüne karşı diğer hayvanların giriştiği eylemler sonucunda ortaya çıkan bir gerçeği, gizlenen bir gerçeği yansıtıyorlar. Diğer bir deyişle, perde kalkınca hayvanların etraflarındaki dünyaya şekil verebilen canlılar olduğu ortaya çıkıyor. Eylemlilik sadece insanlara özgü değil. İnekler, domuzlar, maymunlar ve filler de sömürüye karşı koyabiliyor. Yüzyıllar boyunca insanlar bu durumla başa çıkmanın yolunu buldular.

Çiftçiler, fabrika sahipler ve yöneticiler bu kaçışları önlemek ya da geciktirmek için bir çok metod denedi. Ahşap direkli duvarlar dikildi. İnekler üzerlerinden atladı, altlarından süründü. Daha uzun, güçlü metal duvarlar geliştirildi. İnekler zayıf noktaları keşfetti ve kaçmayı başardı. Acı çekmelerine sebep olacak türden teller gerildi. Bir kaç inek gene de bunları aşmayı başardı. Bunun sonunda daha çok acı vermesi için tellere elektrik verildi.

İnsanlar hareketi azaltmak için zincirler, nalınlar, boyunduruklar kullandı. Kamçılar, kancalar ve elektrikli sopalarla yaralamak ve korkutmak istediler. Ceza vermek için tendon kestiler, diş çektiler, gözleri kör ettiler, burunlara halka taktılar, ağızlarını tıkadılar. Kızgınlıklarını kontrol etmek  için erbezlerini aldılar,yumurtalıklarını çıkardılar ve boynuzlarını kopardılar. Bu tekniklere “kırmak” deniyor; çünkü hedefleri ruhsuz ve beyni olmayan makineler. Ama tam tersine, böyle düşünülmelerinin gerçek sebebi bu özerk ve zeki canlıların boyun eğen ve üretici işçilere dönüştürülmesinin zor olması.

Eğer bu metodlar başarısız olduysa o zaman insanlar uzmanlaşmış ödül avcılarına başvurdular. Esir tutmak için bölmeler inşa ettiler. Yerel, eyalet düzeyinde ve federal yasalar yazıldı.  Cezalara ve yaptırımlara el konuldu.  Bu sorun çıkaranlar için ölüm cezası hep son seçenek oldu. FEMA (Federal Acil Durum Dairesi) hayvan kaçışlarıyla nasıl başa çıkılacağıne dair ayrıntılı stratejiler açıkladı. Bu tür bir direnişin işyeri sahipleri, şirket ve devletler için ciddi sonuçları olabilir. Davis, California’dan kaçan makak neredeyse bütün araştırma merkezinin kapanmasına zebep oluyordu. Tamworthlü iki domuz Wiltshire mezbahasının ciddiyetle incelemesine ve para cezası almasına sebep oldu. Ama para kaybetmek ve kötü şöhretten daha önemli olan ise, bu kaçışların sömürü ve direnişe dair halkta bir farkındalık yaratabilecek olması. Bu mücadele ve kabul görme durumu operatörlerin, sorumluların, bilim adamlarının ve mühendislerin hayvan refahı mevzuatını ve pratiklerini kabul etmesine doğru bir baskı oluşturuyor.

20 Ağustos 1994’te Honolulu şehri sirk gösterisini izliyordu; sirkte 20 yaşında bir fil vardı, adı Tyke’tı. Fil işvereninden, Hawthorn şirketinden artık bezmişti.Eğlence parklarına ya da sirklere çıkmaktan yorulmuştu. Tehlikeli çalışma koşullarından yorulmuştu: rutin dayaklardan, tedavi edilmeyen yara ve berelerde, sürekli seyahat etmekten yorulmuştu. Artık yemeğin olmamasından ya da yemeğin kötü olmasından bezmişti. Sağlığının önemsenmemesinden, sağlık önlemlerinin olmamasından bezmişti. Ama esas olarak, her gün sirke çıkmaktan bezmişti.

Daha bir yıl önce Tyke Altoona, Pennsylvania’da sahneden kaçmış, binanın kapılarını kırmıştı. Üç ay sonra Minot, Dakota’da gösteri sırasında terbiyecisini ezmiş ve ortadan kaybolmuştu. Her iki olayda da terbiyeciler Tyke’ı sakinleştirmeyi başardılar. Ama Honolulu’da Tyke’ın sabrı taşmıştı. Yüzlerce izleyicinin gözü önünde Tyke terbiyecisini öldürdü, bakıcısını yaraladı, sokağa kaçtı. Sokakta Tyke bir palyaçoyu ayaklarının altına aldı ve sirkte çalışan bir adamı ezdi. Polis hiç zaman kaybetmedi. File 89 el ateş edildi. 1993 yılında Honolulu polisi gene böyle kalın derili söz dinlemez bir hayvanı vurarak öldürmüştü.

Ancak bazı okurların düşüncesinin tam tersine Tyke’ın o günkü eylemi hiç bir şekilde boşu gitmedi. Aslında şehre, devlete ve Hawthorn Şirketine yüzlerce dava açıldı. Halk nezdinde tartışmalar başladı. Sirk konusunda düşünmeyen bir çok insan eylemlere katılmaya başladı. Hayvan hakları kuruluşları destek gördü. Büyük tepki oldu. Protestolar ve boykotlar yaşandı. ABD Tarım Bakanlığı (endüstriyi denetleyen bakanlık) daha ciddi yaptırımlar uygulanması, daha ihtiyaylı davranılması  ve cezaların artırılması konusunda uyarılmış oldu. 1994’te federal hükümet Hawthorn’un sahibi John Cueno Jr.’ın sirkindeki 16 file el koydu. Tyke’ın o Ağustos günü gösterdiği direniş toplumsal değişimin gelişmesine destek oldu. Tyke tarih yazdı.

Çeviri: CemC

http://hayvanozgurluguhareketi.wordpress.com/2011/02/27/emily-ve-tyke-direnis-asla-bosuna-degil/

April 29, 2011 - Posted by | somuru / tahakkum, türcülük, doğa / hayvan özgürlüğü

No comments yet.

Leave a comment