ecotopianetwork

Dr. Steve Best Röportajı – Sol hayvan hakları hareketini niçin küçümsüyor?

Sizce anti-kapitalist Sol ve hayvan hakları hareketi arasında neden bu kadar çok gerginlik var?

Sol hayvan hakları hareketini küçümsüyor; çünkü Sol hem hümanist hem de tür ayrımcısı. Sol politikalar her zaman içni insan haklarıyla ilgilidir.

Hayvan hakları anlamında Sol’un ulaşabildiği en üst etik noktası hayvan refahçılığı, o da aslında hayvanlara işkenceye devam etmek için uydurulmuş bir kılıg, ayrıca endüstrinin etiği. Temiz Kömür gibi bir şey. 

Sol ayrıca hayvan haklarındaki insanları elitist olarak görüyor.  Farklı ırktan insanlar belki biraz haklı olarak hayvan haklarını savunanları ırkçı olarak görmese de bile ırkçılık karşıtı olarak da görmüyor.

Hayvan hakları hareketi ve vegan hareketinde bir beyaz elitizminde söz edebiliriz, buna  şüphe yok.

Hareket ağırlıklı olarak beyaz ve orta sınıf insanlardan oluşuyor. Pahalı ve  içine zulüm bulaşmamış ürünleri savunuyorlar. Ama elbette merkeze ulaşmıyor bu mesaj. Asla farklı ırktan insanları hedef almıyor. Beyaz ve siyah veganlar arasında büyük bir uçurum var. Gerçekten  çok izole bir hareket.

O halde bir dereceye kadar, hayvan haklarına yönelik eleştirilere katılıyor musunuz?

Evet. Benimle ilgili anlamanız gereken şey, benim Soldan yola çıkmış olduğum. Emperyalizme, cuntalara, neoliberalizme ve kapitalin yapılarına bakarak yola çıktım.

Marks ve bütün Sol Darwinci geleneği içselleştirdi. Kesinlikle doğal evrimi ve sosyal evrimi anlıyorlardı. Hayvanlar olarak nasıl evrim geçirdiğimizi ve toplumların tarih boyunca nasıl evrim geçirdiğini anlıyorlardı.

Hatırlayın, Marks Darwin’den  çok etkilendi. Das Kapital: vOlume One’ı Darwin’e adamak istedi. Ama Darwin’den öğrenemediği şey Darwin’in  hayvan kontinyumu içerisinde türlerin devamlılığına yaptığı vurguydu. Bütün hayvanların zengin öznel dünyaları var, kompleks duyguları ve  ilgi çekici zihinleri var. Ancak Sol hayvanları makinelere indirgedi. 

Peki sizce  iki mücadelenin birbirine eklemlendiği yer neresi?

Hayvan haklarını savunanlar insanların ezilmesi ve hayvanların ezilmesi arasındaki bağlantıları kurmuyorlar.

Bağ kurmuyorlar; mesela, tür ayrımcılığı ve ataerkillik, ırkçılık ve tür ayrımcılığı arasında bağ kurmuyorlar. Tür ayrımcılığı ve kapitalizmin bir soykırım yaratmak için nasıl bir arada çalışabileceğini, her yıl sadece yemek için 50 milyar hayvanın küresel bir soykırımla nasıl öldürüldüğünü görmüyorlar.

Bu da çevreyi yıkıma uğratıyor. Yoksul insanlar tarım endüstrileri işe el koyabilsin diye topraklarından sürülüyor.

Bunların hapsi kurulması gereken bağlar, ama iki taraf da bunu yapmıyor.

Ama hayvanları sömürerek kapitalistler bir tüketici talebini yerine getirmiş olmuyorlar mı? Bu talebin sosyalist bir toplumda kaybolacağını düşünmüyorsunuz, değil mi?

Hayır, çünkü insanlar  tür ayrımcısılar.

Eğer bütün bunların nasıl beraber işlediğine bakmak isterseniz, fabrika çiftçiliğine bakabiliriz. Kapitalizmde fabrika çiftçiliği talep yaratan bir endüstri haline geliyor.

Bütün bu et ve süt ürünlerinin reklam edilmesi talebi harekete geçiriyor ve çıkar elde etmek amacıyla talebi doyurmak istiyor, bunu yapmak  için de mümkün olan et etkili teknolojik koşulları kullanıyor.

Yani bu da buradaki esas hedefin hayvanların insancıl şekilde refahlarının korunması olmadığını gösteriyor. Buradaki esas hedef yetkinlik. Kapitalizm Taylorizasyon ve endüstrileştirme yöntemlerini kullanarak hayvanların gıda olarak üretilmesini kitle-mekanize bir boyuta taşıyarak yapıyor.

Bunun sonuçları ne? İnsanların sağlığı yok oluyor: kanser, inme, obezite- dünyanın her yanında on binlerce insan ölüyor her gün.

Sebeplerden biri kesinlikle politik. İnsanlardan yiyecekleri saklayan, çalan, insanlara gitmesi gereken yiyeceklerden para kazanan otoriter rejimlerle alakası var bu durumun.

Ama kaynakların azalması  ile de  ilgisi var.Et yemenin ne kadar etkisiz olduğuyla  ilgili istatistiklere bakabilirsiniz.

Doğrudan topraktan yiyin; hayvanı bu denklemden çıkarın.  Yulaf ve mısırın %89’u büyük baş hayvanlara yediriliyor- insanlar yemiyor. Artık sera gazı emisyonunun en büyük sebebinin ulaşım endüstrisi değil tarım ticareti olduğunu söylüyorlar.

İki hareket sizce birbirinden neler öğrenebilir?

Sol’un hayvan hakları ve vegan hareketten öğrenebileceği şey bence bu son ayrımcılık biçinden, hiyerarşik tahakkümden ve önyargıdan kurtulmak olmalı. Hayat tarzlarına bakıp bu hayat tarzlarını prensipleriyle bir araya getirmeyi öğrenebilirler.

Vegan hareket ,hayat tarzı politikası güdüyor, toplumsal hareket politikası oluşturmaktan uzak. Bu yüzden veganlar toplumsal hareketlere bakıp böyle bir sosyal hareket haline gelmeliler.

Yapılacak çok şey var, veganizmi toplumsal bir hareket yapmak lazım, bağlantılardan ve adaletten daha çok konuşmak lazım, vegan kekleri filan bırakın. Mutfaklarınızdan çıkın artık !

scavenger.net sitesinden.

Çeviri: CemC

http://hayvanozgurluguhareketi.wordpress.com/2011/03/07/dr-steve-best-roportaji/

March 7, 2011 - Posted by | anti-otoriter / anarşizan, türcülük, doğa / hayvan özgürlüğü

No comments yet.

Leave a comment